Güncel yazılar
No Comments Türkiye’de Turizm Nereye Gidiyor?
Sebahattin Karaca – Türk turizminin yarın nereye gideceğini görebilmek için, bu gün oturup, kafa yorup fiske taşlarıyla uğraşılırken, ülke turizmi adına ne büyük hataların yapıldığını kısaca irdelemek gerekir.
Burada, Türk turizmin tarihini yazmak gibi bir niyetim yok. Bu çok uzun bir hikaye; ama kısaca şunları da yazıp çizmeden geçemeyiz:
Devamını oku...İlk Pilot Bölgeler ve İptalleri
60’lı yılların başında kurulan Turizm Bakanlığı’nın ilk icraatlarından birisi Kuzey Ege’yi “Turizm Pilot Bölgesi” ilan etmek oldu. İstanbul’dan İzmir’e; buradan Pamukkale’ye kadar uzanan coğrafyada 13 il ve ilçe Turizm Pilot Bölgesi ilan edildi. Yani Marmara’dan, İzmir’in güneyinde, Kuşadası’na kadar. En çok nokta da Akçay, Ören, Ayvalık, Foça, Çeşme ile kuzey Ege’deydi. Bilindiği üzere, bir bölge “Turizm Pilot Bölgesi ilan edilirse, devletin alt yapı yatırımları öncelikli olarak o bölgeye gider.” diye, özel düzenleme ile yapılmış Turizm Teşvik Kanunları var. Maalesef söz konusu teşvik ve yatırımlar, hiçbir zaman olması gereken düzeyde yapılmamıştır.
Her ne kadar o yıllarda Türkiye bütçesinde pilot bölge ilan edilen yerlere aynı anda altyapı yatırımları yapacak finansal kaynak yoksa da, biz ilan edelim, istim arkadan gelsin mantığı ile yapılan bir işti. Bu mantıkla yapılan iş, doğru değildi. Nitekim durumu gören bakanlık 1970’li yılların sonlarına doğru, yani henüz aradan 10 sene geçmeden ve pilot bölgeler gelişimini tamamlamadan, öncelikli olarak Kuzey Ege’yi pilot bölge listesinden çıkarıldı.
Sonuç çok kötü oldu. Çünkü söz konusu bölgelerin pek çoğuna, başta Turizm Bankası (Turban), Emekli sandığı, gibi kamu kuruluşları yatırım yapmıştı. Bunun yanı sıra özel teşebbüs de yüzlerce tesis yapımı ile turizm faaliyeti içine girmişti. Gerek kamu gerekse özel teşebbüsün tüm yatırımları atıl yatırıma dönüştü.
İkinci Pilot Bölge uygulamaları
Aynı yıllarda, Antalya, Muğla bölgeleri turizm Pilot bölgesi ilan edildi. Bunu anlayabilirim. Doğru da yapılmıştır. O bölge deniz, kum, güneş bakımından Kuzey Ege’den fersah fersah üstün. Ayrıca tarihi zenginlikleri ve doğal güzellikleri ile de ülkemizin güzel köşelerindendir; fakat burada insan ister istemez Kuzey Ege ile ilgili olarak şu soruyu soruyor kendine: 1960’ların ortasında pilot bölge ilan edilen Kuzey Ege’deki tüm turistik bölgeler 10 yıl sonra pilot bölge olmaktan niçin çıkarıldı? Madem çıkarılacaktı o halde neden on yıl kadar önce turizm pilot bölgesi ilan edildi?
Sorunun doğru cevabı bu gün hâlâ bilinmemektedir.
Kısaca sonuç:
Kuzey Ege’de başlatılan turizm hareketi tamamlanamamıştır. Bölgede turizm ölü doğmuştur. Dolayısıyla, başta kamu kurumları ve yatırımcılar olmak üzere Türkiye turizmi hem geri düşmüş hem de maddi ve manevi ağır bedeller ödemiştir. Bu hatanın vebali dönemin hükümetleri ve bakanlıklarınındır.
Dünyada pek çok ülke, uzun zamandan beri turizmde yeni trendler arayışına girmiş ve deniz, kum, güneş turizminin yanı sıra onlarca turizm türünü geliştirmeye çalışmaktadır. Bu çabayı daha da ileri götüren ülkelerin başında Amerika gelmektedir. Amerika’da uzay turizmi için pek çok firma yıllar önce kolları sıvamış uzaya seyahat edeceklerin kayıtlarını almaya ve uzaya tur düzenlemeye başlamıştır. Kişi başı 100 -150 bin dolar karşılığı kayıtlarını yaptıran turistler vardır. Her bir fırlatma için roket yapma yerine bir kaç defa kullanılmak üzere roket üretimi için yarışa giren firmalar vardır. Aralarında şimdiden kıyasıya bir rekabet oluşmuştur. Kısaca üç tarafı denizle çevrili ve dört mevsimin bir arada yaşandığı ülkemiz, turizmde bir türlü çeşitliliğe gidememiştir.
1970’lerde Kuzey Ege’de yapılan hataların benzeri bu defa 1980’li yıllarda Antalya ve Muğla bölgesinde yapılmıştır. Kontrolsüz ve denetimsiz binlerce tesis kurulması için her türlü teşvik verilirken bu tesislerde çalışacak kalifiye elemanlarının yetişmesi için gerekli olan çaba sarf edilmemiş; yeteri kadar otelcilik okulu açılmamıştır. Dolayısıyla denetimden uzak açılan binlerce tesisin işletilmesi sırasında ilk olarak personel problemi baş göstermiştir. Bu bağlamda taşeron şirketler işi, eğitimsiz kadroları, güvenceden yoksun olarak, otellere tedarik (temin) etmeye kadar tırmandırmışlardır. Özellikle her şey dahil konsepti ile hizmet veren çok yıldızlı otellerin, sınırsız sayıda ve denetimden yoksun olarak açılmasından dolayı pasta büyümemiştir. Var olan pasta artan otellerin sayısıyla birlikte küçülmüş küçülmüştür. Bu gün ise kimseye yetemez duruma düştüğünden satılık otel sayısı bir yılda %50 artarak 1300 adedi geçmiştir.
Bu olumsuzlukların dışında -her zaman söylüyorum ve yazıyorum- bir ülke, turizme göz kırpmadan önce kendi içinde, komşu ülkelerle ve tüm dünya ülkeleriyle barış, güvenlik ve güzelliği sağlamalıdır. Ancak sonrasında turizm sektörüne göz kırpmalı, bu alanda çalışmalar yapmalı ve onu geliştirmelidir. Orta Doğu’da yer alan ülkemizin komşularında halen devam eden savaşlar ve diğer olumsuzluklar ile bizim ülkemizdeki terör olayları, Türkiye’de turizmi bitme noktasına getirmiştir.
Turizmde henüz gelişim aşamasını tamamlamamış olan ülkemizin, bu bağlamda içerden ve dışardan her 3 – 4 senede bir darbe alarak gelişimini bir türlü sağlayamaması; ekonomisinin bozulmasından, işsizliğin artmasına kadar bir dizi başka sorunları doğurmaktadır.
Bugün ülkemizdeki tüm turizm yatırımcıları son iki yıldır ard arda yaşanan krizlerden, son derece muzdarip ve kafası karışıktır. Önünü göremediğinden, ne yapacağını da bilememektedir.
Çözüm için;
Risklerden ve olumsuzluklardan arındırılmış 40- 50 yıllık turizm politikaları üretmek için başta Turizm Bakanlığı olmak üzere hükümetin ve diğer yetkili kurumların acilen bir eylem planı yapmaları gerekmektedir. Aksi taktirde Türk turizminde kapının eşiğine kadar gelen bu bilinmezlerle, Türkiye turizminin nereye gideceği ne görülür ne de tahmin edilir.
Türk turizmini geliştirmek, koruyup kollamak ve uluslararası rekabette güçlü kılmak için şart olan turizm politikalarını yaratıp sisteme sokmak, yarınki değil bugünkü iştir.